Düşünme yetisi insanoğluna bahşedilmiş en mühim nimettir. Diğer bütün nimetler de ancak onun sayesinde fark ve idrak edilir. Fakat bu nimeti güzel kılan dağınık, düzensiz, hatalı, nakıs düşüncelerin “doğru düşünmek” kıvamına ulaşmasıdır. Çünkü insan doğru düşünmekle, kendini, varlığını, varlığı ve hâlikini idrak eder. Bu yol ancak doğru düşünme sayesinde yürünebilir. Düşüncelerimizi muhakemelerin hatalarından arındırmadan, tefekkür mesaisinde düşüncelere ilişen illetleri tespit etmeden, istidlallerimizde fasit olanla sahih olanı teşhis etmeden “doğru düşünmek” ne yazık ki mümkün olmayacaktır. Mantık işbu düşünce terbiyesinin en kadim yolu, en güçlü disiplinidir. Bu âletten istifade etmeden düşünmek ve imal-i fikretmek mümkünse de düşüncelerimize karışan hataları dakik olarak tespit etmek maalesef mümkün olmaz. Tam da bu nedenledir ki İmam Gazâlî el-Mustasfa’da “mantık bilmeyenin ilmine itimad olunmaz”, Mi’yarü’l-İlm’in başında ise “bu mizanda tartılmayan ve bu miyar ile ölçülmeyen her istidlal bozuktur” der. Çünkü düşünce sürecine arız olan kusurları ancak bu ilmi bilen anlar.